PATRONLAR
Toygun ATİLLA
Londra'ya ilk gelişim.
Kitaplarına hayran olduğum, gazeteci, edebiyatçı George Orwell'in bir dönem yaşadığı, öldüğü şehirdeyim.
"Hayvan Çiftliği, 1984, Wigan İskelesi Yolu, Zambak Solmasın"
Anımsıyorum.
George Orwell'in şehri bana daha havalimanından iner inmez bindiğimiz "siyah taksiden" tutun da, sağlı sollu film plotasındaymışız hissi veren tarihi binaları bende bu şehrin bir "karakteri" olduğu izlenimini uyandırıyor.
LONDRA'NIN ELİT BÖLGESİ: MAYFAİR
Otelimizin bulunduğu "Mayfair" bölgesi şehrin en seçkin yeri...
Bölgeyi gezmeye başladığınız andan itibaren sizi kaplayan duygu "zenginlik"...
Sakın yanlış anlaşılmasın bahsettiğim "zenginlik" debdebeli, şaşalı, abartılı, içinde görgüsüzlük barındıran bir durum değil...
Tam aksine, ölçülü bir şıklık. Bu bende muazzam bir "zenginlik" havası uyandırdı.
Tarif edeyim.
Çocukluğumdan beri eski Beyoğlu anlatımları duyarım.
"Caddeler pırıl pırıl, canım tarihi binalara baktığınızda kendinizi alamazdınız, herkes en güzel elbiseleri ile Beyoğlu'na gelir, kafelerde, restoranlarda oturur, alışveriş yapar, tiyatro, sinemaya giderdi"
Mayfair'de dolaşırken eski Beyoğlu ile ilgili duyduğum sözleri anımsamıştım.
DÜNYA MARKALARI BÖLGEDE TOPLANMIŞ
Dünyanın tüm en lüks giyim markalarının mağazaları bu bölgede toplanmış. Jaguar, Ferrari, Bentley gibi otomobillerin son modelleri de galerileri süslüyor.
KARANLIĞI VE KASVETİ KAMUFLE EDEN ŞEHİR
Londra, 2023'ü rengarenk veda etmeye hazırlanıyor. Vitrinler gökkuşağı açmış, şehir ise adeta pırıl pırıl süslenmiş.
Şehrin caddelerini gezerken kendimi, "Herhalde bu kadar geç günün doğduğu, (saat 07:30 gibi hava anca aydınlanıyor) bu kadar günün erken battığı (saat 16:30 gibi hava kararıyor) güneşin bu kadar az göründüğü ama bu kadar renkli bir şehir sanırım dünya üzerinde yoktur" diye söylenirken buluyorum.
Karanlığı ve kasveti adeta rengarenk vitrinler, pırıltılı süslemeler kamufle ediyor.
Şehir insanlara ışıldıyor, içine çağırıyor, gülümsüyor.
VİTRİN ŞEHRİ: LONDRA
Dünya Gazetesi yazarı dostum Kerim Ülker ile arşınlıyoruz sokakları. Kerim'in Londra'ya epeyce gitmişliği var. "Londra vitrin şehridir. Çok iyi sunarlar ve pazarlarlar" diyor.
Tespitinde haklı.
Vitrinler inanılmaz özenli, güzel, cezbedici. Tıpkı şehrin dokusunu size sunan tarihi binaları gibi.
İNSAN HAYATI PAHALI
Otelimizin hemen karşısında bir bina restore ediliyor. Şaşkınlıkla izliyorum. Etrafı barikatlarla örülmüş, çevreye en ufak bir rahatsızlık verilmiyor. Çelik iskeleler kurulmuş. Bizdeki gibi tahta iskelelerin üstünde cambazlık yapmıyor işçiler.
İnsan hayatının öncelikli olduğu o kadar belli ki.
Aklıma Mecidiyeköy'deki Torun Center inşaatı sırasında hayatını kaybeden 10 işçi geliyor.
Londra'da Mayfair'de herşey belki pahalı ama insan hayatı da ucuz değil. Gördüklerim bana bunu hissettiriyor.
ŞEHİR GECELERİ DE YAŞIYOR
Londra ve özellikle Mayfair akşamları gündüzlerden daha çok yaşıyor. Şehrin lüks restoranları ziyaretçileri ile dolup taşıyor. Kimi restoranlara rezervasyon günler öncesinden veriliyor.
İngilizlerin kendilerine özgü yemekleri yok belki ama dünyanın en ünlü şefleri dünya lezzetlerini restoranlarda sunuyor.
Adım başı bir kuyruk görüyorsunuz.
Kimi bir tiyatro, kimi bir konser kimi ise bir kulübe girmek isteyen insanların oluşturduğu kuyruk.
Dünyanın en ünlü müzayedelerinden Sothebey's New Bond caddesinde karşılıyor sizi.
Hani daha dün 2 milyon 725 bin dolara alıcı bulan İskoç viskisinin açık arttırmaya çıkarıldığı müzayede merkezi...
İSTANBUL SOSYETESİ LONDRA'DA
Beni en çok şaşırtan ise şehirdeki Türk yoğunluğu. Sakın ha gurbetçi falan diye düşünmeyin.
Zengin ve sosyetik Türkler adeta Londra'ya akın etmiş.
Sanki Mayfair'de değil de Nişantaşı'nda bir kafede oturuyorum.
Mayfair'deki en lüks otellerin lobisinde, en trend restoranlarda, alışveriş merkezlerinde mutlaka Türkler ile karşılaşıyorsunuz.
Türkler ve Araplar adeta Mayfair'in müdavimleri olmuş. Ailece geliyor, yiyor, içiyor, geziyor, eğleniyorlar.
SEYAHATİN SONU
Seyahatinizin sonu geliyor. Havalimanına giderken Türkiye aklıma geliyor.
En son Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay'ın kavgasında bırakmıştık ülkeyi.
Süleyman Soylu'nun Cumartesi anneleri için "Anneliğin terör örgütünce istismar edilmesine, teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık" sözleri daha kulaklarımızda yankılanırken İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın "Biz iyi niyetliyiz, onlar da zaten mağdur" sözlerini okuyorum karıştırdığım gazete haberlerinden...
Sahi, Diyarbakır anneleri ne oldu ? Bu ara kimse onlardan bahsetmiyor diye aklımdan geçiyor.
Havaalanına yaklaşırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "50 artı 1 şartının değişmesi isabetli olur" sözlerini manşetlerde görüyorum. Referendum dönemindeki, 50 artı 1 tartışmalarını anımsıyorum.
Havaalanında pasaport kuyruğuna doğru giderken George Orwell'in "1984" adlı kitabı ile göz göze geliyoruz.
Hemen kafamı çeviriyorum ondan.
LONDRA'YA VEDA
Londra'da gülümseyen yüzlerle kafelerde oturan, yeşil alanlarda spor yapan, sosyal etkinliklere katılan insanları anımsıyorum.
Hem sakinlerine hem de misafirlerine sanat, eğlence sunan ve de insan olduğunu anımsatan şehre veda ediyorum.
patronlardunyasi.com
Sayfa başına git
